bugün
- ali koç'un jose mourinho ile anlaşması13
- bik bik'in 18 saat 30 dakikadır sözlüğe girmemesi12
- fenerbahçe neden şampiyon olamıyor14
- fener olmasa galatasaraylılar kimle dalga geçecek8
- hayatınız boyunca sizi en derinden yaralayan olay16
- şöyle hanım hanımcık öğretmen bir kız bulamamak17
- allah yerine hızır'dan yardım istemek10
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren erkek32
- keki kabarmayan sözlük kızı22
- hayatta kalmak için cebinde köpek maması taşı9
- 6 mayıs 2024 konyaspor fenerbahçe maçı28
- anın görüntüsü10
- düşün ki o bunu okuyor17
- galatasaray13
- akp'nin galatasaray'ı destekleme nedeni19
- deniz gezmiş16
- hayvancılık destekleneceğine neden ithalat11
- kocaeli de fabrikada yaşanan cinsel grup seks16
- icardi'nin burnuna kafa atacak olmam13
- en yaşlı özelliğiniz11
- durduk yere tribe giren erkek18
- iğrenç bir his tarif et23
- çağ dışı teknolojilere özlem duymak9
- beybi leydi13
- allah ile tanrının farkı var mı9
- 5 mayıs 2024 galatasaray sivasspor maçı19
- icardi190510
- sözlük yazarlarına gelen son mesaj17
- nervio13
- bir türlü ısınmayan ayaklar11
- eksi ruyaları sözlük heyetinden istemek23
- türkiye toplumunun ahlaksızlığa pratik zeka demesi13
- uludağ sözlüğe nasıl düştünüz12
- sözlük kızlarının saç rengi18
- bülent uygun10
- hakim ziyech11
- eksi ruyalar ile yakaladığımız müthiş uyum21
- 170 iq üstü sözlük yazarları veritabanı18
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren kadın10
- budweiser14
- kızların tipe bakmadığı gerçeği29
- bir kadın nasıl tavlanır19
- bir gavatın soyadını nick yapmak10
- mert hakan yandaş13
- nude istemeyen erkek9
- dursun özbek gibi olsam utanırım8
entry'ler (426)
yakın zamanda, ceylan ertem'in çok yakın şarkısına yaptığı vokalin kim olduğunu merak edip araştırmamla tanıştığım, peki neden bu kadar geç kaldım diye kendime sorduran, bulabildiğim bütün şarkılarını 7/24 dinlediğim.
samimi adam, çok adam. adam.
samimi adam, çok adam. adam.
casino bambino remixi aslından daha güzel olan şarkıdır.
oldukça dingin bir daft punk eseri.
ilk dinlendiğinde banu alkan beyaz kürküyle şömine önünde oturuyormuş çağrışımı uyandırıp gül cemalde pişkin bir gülümseme yaratabilir.
ilk dinlendiğinde banu alkan beyaz kürküyle şömine önünde oturuyormuş çağrışımı uyandırıp gül cemalde pişkin bir gülümseme yaratabilir.
girilen denemeler ve geçen senelerdeki öss'ler arasındaki en kolay, ea'dan girmeme rağmen, 2 saatte bütün sınavı bitirmiş, 1 saat kontrol etmiş, sonra da muhafazan allah yanlış işaretlemiş olmiyim diye cevap kağıdına bakmış olduğum,
hesaplarıma göre de 260 - 265 arası alacağım sınav.
edit: eksileyenlerin problemini anlamakta güçlük çekmekteyim.
hesaplarıma göre de 260 - 265 arası alacağım sınav.
edit: eksileyenlerin problemini anlamakta güçlük çekmekteyim.
cocuksu bir ifadeye sahip erkeksi surati, burnundaki birkac cil, masmavi gozleri, gogus, kol ve adonis kaslari, en onemlisi, beynidir.
falling from grace dinlenesi sarkilarindandir.
bir paket sigara, tanistigimiz geceden, paketin icinde kisa bir not, tarih, saat. soyleyemediklerini yuzume, sigara paketinin icine yazmistin, sarilmistim sana, utanarak opmustum seni karanlik bir sokakta hatirliyor musun ?
asmalimescit, bir gece yarisi, asmalimescit, her gece yarisi.
simdilerde her gece.. nancy sinatra, birami yudumlarken; emiliana torrini, sevisirken baska adamlarla; massive attack, her fotografina baktigimda.
ve tekrar nancy sinatra..
he shot me down.. bang bang..
i hit the ground.. bang bang..
that awful sound.. bang bang..
my baby shot me down..
asmalimescit, bir gece yarisi, asmalimescit, her gece yarisi.
simdilerde her gece.. nancy sinatra, birami yudumlarken; emiliana torrini, sevisirken baska adamlarla; massive attack, her fotografina baktigimda.
ve tekrar nancy sinatra..
he shot me down.. bang bang..
i hit the ground.. bang bang..
that awful sound.. bang bang..
my baby shot me down..
arkadaslariyla bulusup siradan bir kafede 5 tl verip musluk suyuna nescafe ucu bir arada icmek yerine 1,2 tl daha fazla verip guzel bir kahve icmeyi tercih eden.. gayet normal insandir.
erotic lounge adi altinda inceleyebilecegimiz sahane bir olusum.
until the morning isimli sarkilari dinlenmelidir.
until the morning isimli sarkilari dinlenmelidir.
beraber 5. , hayatının 20.yılını kutladığım, hayatının en güzel gününü yaşatmayı düşündüğüm marul.
nice yıllara.
nice yıllara.
sislerini dağıtamadığı sürece isli, puslu belli ki biraz pis bir adamdır.
Beni denizlerinde boğ, kafamı daldır suya, nefessiz kalana kadar çıkartma, öleceğimi hissettiğinde tut saçlarımdan, son bir kez göreyim denizi, son nefesimi aldır bana, saniyenin 1/60'ına böl beni, mavi sularında boğ, derinliklerine göm cesedimi. Kimse bulamasın, dudaklarına vurayım, dalgalarınla. Tükürüğünle sula bedenimi, çiçeklerim açsın.
Acı koksun her yer. Çok acı..
Ölü koksun.
'Ölüm' koksun..
Varoluşunla dirilt.. Reenkarnasyona inandır kollarında. Büyüt beni.
Acı koksun her yer. Çok acı..
Ölü koksun.
'Ölüm' koksun..
Varoluşunla dirilt.. Reenkarnasyona inandır kollarında. Büyüt beni.
Sevgilim, şimdi sana soğuk ellerin katliamını anlatacağım.
iyi dinle.
Birdenbire, devrilen kum saatini büyülü eller düzeltti ve zaman, kaldığı yerden akmaya devam etti.
Gözlerini iki adet buz gibi el kapladı. Ne olduğuna anlam veremeden, gözlerini kırpıştırmaya başladı ve elleriyle, o soğuk elleri suratının ortasından ittirdi.
Baktı, inanamadı, tekrar baktı... Gözlerine inanamıyordu, "o" buradaydı, az önce arkadaşına birini "o"na benzettiğini söylediğinde, arkadaşı "Her gördüğün sakallıyı deden zannetme." diyerek gevrek gevrek gülmüştü oysa...
Yanına oturdu, elini tutup, gözlerinin içine baktı, sessiz sorularına, sessiz cevaplar alıyordu. Sessizliği bozan tüm titreşimleri, şehir, bir uğultu halinde anlamsızlaştırıyordu. Sorular, siyahla beyazlar arasında gidip geliyor, beyazlar kirlenerek, önce gri sonra siyah oluyordu. Sessizliğin ardı arkası kesilmeyince, "Hadi!" dedi, "Kalk, gidiyoruz." Şaşkındı. Nereye gideceklerdi ki ?
Soğuk eller, ellerini tekrar kavradı, gözlerinin içine baktı, kırgındı, belli belirsiz kızgın belki de. Ama onu tanıdığı zaman zarfında, suratını bu kadar astığını bu ana değin görmemişti. Üzgün, çaresiz, ve "Lütfen beni yaralama." diyen gözlerle son kez birbirlerine baktılar. Gözler, sessiz bir anlaşma imzaladı. Eller yavaşça birbirinden ayrıldı, tenler, belki son kez, ilk kez gerçekliğe dokunduğunu hissederek uzaklaştı... Arkalarını dönüp yürümeye başladılar. Mavi belediye otobüsünün önünde durduğunu farkedince, yavaşça çıktı basamakları, boş bir koltuk bulunca, bitkin bedenini hoyratça fırlattı, derisi soyulmuş, demirleri paslanmış koltuğa. Kafasını kaldırıp etrafındaki insanların varlığının farkına vardığında, sanki herkes suratındaki aptal ifadeye bakıyordu, kolunu pencerenin kenarına dayayıp, alnını avcunun içine aldı. Kulaklarında yankılanan ses, ona "Boşver." diyordu. Duraksadı. Biraz sonra, aynı sesin, "Geri dön bak arkana..." dediğini anımsıyordu. Aniden kafasını çevirip arkasına baktı, soğuk eller gittikçe küçülüyordu. Ayağa kalkıp, hızlıca otobüsün kapısına erişmeye çalıştı. Düğmeye bastı. Durağa geldiğinde, önündeki kapı hışırdayarak açıldı. Otobüsteyken, indiğinde koşmayı düşünürken, inince, duraksadı. Cebinden son dal sigarasını, ve karalar bağlamış çakmağını çıkartıp, tütünü ateşe verdi...
Vazgeçti, soğuk ellerin gölgesi olmak istemedi. Koşamadı, yürüyemedi, bir süre dikildi. Ardından, yürümeye başladı, hızlı adımlarla yürümeye başladı. Rüzgar, rimeli akmış gözlerinden aşağı inip, yanaklarını sıyırarak, zaten darmadağın olmuş saçlarını, biraz daha karıştırmaya niyetliydi.
Bir süre sonra, zamanın nasıl geçtiğinin farkına bile varamadan, kendini, evinin kapısının önünde buldu.
Kafası kadar karışık çantasında, on dakika kadar anahtar arayıp, nihayetinde buldu karalar kaplı hayatının karalar kaplı tek nesnesi olmayan, kara, tahta kapısının anahtarını.
Yavaşça açtı kapıyı, önünden siyah saçlı bir adam silueti geçti. irkildi.
Arkadaşının söyledikleri, beyninde yankılandı tekrar, nedense, "Her gördüğün sakallıyı, deden zannetme." diye... Önünden bir adam geçmediğini, rengi solmuş koltuğuna oturup, önce başını avuçlarının arasına alıp, sonra gözlerini ovuşturduktan sonra farketti. Düşünceliydi. Düşüncelerinde, hayata bakışını değiştiren bir karamsarın dizeleri, aşağıdan yukarıya doğru aktı adeta. Fon kapkara, kelimeler bembeyazdı..."Ben seninle sıkılmamayı, seni ararken öğrendim." diye söylendiğini hatırlıyor.
Hayat kadar siyahı, ölüm kadar beyazın içine daldırmak istedi artık, bitkin düşmüştü. Yastığı, başını, yatağı, bedenini itti adeta. O kadar birbirine girmiş hissediyordu içini, an geliyor organlarının yer değiştirdiğini, kalbinin, midesinde attığını zannediyordu, an geliyor, "Hayır, içim boş benim, içim yok. içim yok." diyordu.
Bir sigara yaktı, başını pencereden dışarı uzatıp uzaklara dalarken, sakinleşti. Duman, içini ısıtıp, ayaz, tüylerini ürpertirken.
Ama bu sigara görevini başarıyla tamamlamıştı, günün son sigarası olmuştu. Hayat kadar siyah, ölüm kadar beyazın içine dalmıştı, ufak kanepenin üzerinde, açık kalan pencereden esen rüzgar ve ürperen bedenle... Bulutların üzerinde, bilinçaltıyla savaşıyordu.
Umutlarla korkuların savaşında, korkular, umutları, göğüs kafesinde safdışı bıraktılar, umutların sığınağı kalp, korkulara teslim edildi.
iyi dinle.
Birdenbire, devrilen kum saatini büyülü eller düzeltti ve zaman, kaldığı yerden akmaya devam etti.
Gözlerini iki adet buz gibi el kapladı. Ne olduğuna anlam veremeden, gözlerini kırpıştırmaya başladı ve elleriyle, o soğuk elleri suratının ortasından ittirdi.
Baktı, inanamadı, tekrar baktı... Gözlerine inanamıyordu, "o" buradaydı, az önce arkadaşına birini "o"na benzettiğini söylediğinde, arkadaşı "Her gördüğün sakallıyı deden zannetme." diyerek gevrek gevrek gülmüştü oysa...
Yanına oturdu, elini tutup, gözlerinin içine baktı, sessiz sorularına, sessiz cevaplar alıyordu. Sessizliği bozan tüm titreşimleri, şehir, bir uğultu halinde anlamsızlaştırıyordu. Sorular, siyahla beyazlar arasında gidip geliyor, beyazlar kirlenerek, önce gri sonra siyah oluyordu. Sessizliğin ardı arkası kesilmeyince, "Hadi!" dedi, "Kalk, gidiyoruz." Şaşkındı. Nereye gideceklerdi ki ?
Soğuk eller, ellerini tekrar kavradı, gözlerinin içine baktı, kırgındı, belli belirsiz kızgın belki de. Ama onu tanıdığı zaman zarfında, suratını bu kadar astığını bu ana değin görmemişti. Üzgün, çaresiz, ve "Lütfen beni yaralama." diyen gözlerle son kez birbirlerine baktılar. Gözler, sessiz bir anlaşma imzaladı. Eller yavaşça birbirinden ayrıldı, tenler, belki son kez, ilk kez gerçekliğe dokunduğunu hissederek uzaklaştı... Arkalarını dönüp yürümeye başladılar. Mavi belediye otobüsünün önünde durduğunu farkedince, yavaşça çıktı basamakları, boş bir koltuk bulunca, bitkin bedenini hoyratça fırlattı, derisi soyulmuş, demirleri paslanmış koltuğa. Kafasını kaldırıp etrafındaki insanların varlığının farkına vardığında, sanki herkes suratındaki aptal ifadeye bakıyordu, kolunu pencerenin kenarına dayayıp, alnını avcunun içine aldı. Kulaklarında yankılanan ses, ona "Boşver." diyordu. Duraksadı. Biraz sonra, aynı sesin, "Geri dön bak arkana..." dediğini anımsıyordu. Aniden kafasını çevirip arkasına baktı, soğuk eller gittikçe küçülüyordu. Ayağa kalkıp, hızlıca otobüsün kapısına erişmeye çalıştı. Düğmeye bastı. Durağa geldiğinde, önündeki kapı hışırdayarak açıldı. Otobüsteyken, indiğinde koşmayı düşünürken, inince, duraksadı. Cebinden son dal sigarasını, ve karalar bağlamış çakmağını çıkartıp, tütünü ateşe verdi...
Vazgeçti, soğuk ellerin gölgesi olmak istemedi. Koşamadı, yürüyemedi, bir süre dikildi. Ardından, yürümeye başladı, hızlı adımlarla yürümeye başladı. Rüzgar, rimeli akmış gözlerinden aşağı inip, yanaklarını sıyırarak, zaten darmadağın olmuş saçlarını, biraz daha karıştırmaya niyetliydi.
Bir süre sonra, zamanın nasıl geçtiğinin farkına bile varamadan, kendini, evinin kapısının önünde buldu.
Kafası kadar karışık çantasında, on dakika kadar anahtar arayıp, nihayetinde buldu karalar kaplı hayatının karalar kaplı tek nesnesi olmayan, kara, tahta kapısının anahtarını.
Yavaşça açtı kapıyı, önünden siyah saçlı bir adam silueti geçti. irkildi.
Arkadaşının söyledikleri, beyninde yankılandı tekrar, nedense, "Her gördüğün sakallıyı, deden zannetme." diye... Önünden bir adam geçmediğini, rengi solmuş koltuğuna oturup, önce başını avuçlarının arasına alıp, sonra gözlerini ovuşturduktan sonra farketti. Düşünceliydi. Düşüncelerinde, hayata bakışını değiştiren bir karamsarın dizeleri, aşağıdan yukarıya doğru aktı adeta. Fon kapkara, kelimeler bembeyazdı..."Ben seninle sıkılmamayı, seni ararken öğrendim." diye söylendiğini hatırlıyor.
Hayat kadar siyahı, ölüm kadar beyazın içine daldırmak istedi artık, bitkin düşmüştü. Yastığı, başını, yatağı, bedenini itti adeta. O kadar birbirine girmiş hissediyordu içini, an geliyor organlarının yer değiştirdiğini, kalbinin, midesinde attığını zannediyordu, an geliyor, "Hayır, içim boş benim, içim yok. içim yok." diyordu.
Bir sigara yaktı, başını pencereden dışarı uzatıp uzaklara dalarken, sakinleşti. Duman, içini ısıtıp, ayaz, tüylerini ürpertirken.
Ama bu sigara görevini başarıyla tamamlamıştı, günün son sigarası olmuştu. Hayat kadar siyah, ölüm kadar beyazın içine dalmıştı, ufak kanepenin üzerinde, açık kalan pencereden esen rüzgar ve ürperen bedenle... Bulutların üzerinde, bilinçaltıyla savaşıyordu.
Umutlarla korkuların savaşında, korkular, umutları, göğüs kafesinde safdışı bıraktılar, umutların sığınağı kalp, korkulara teslim edildi.
klaxons'un myths of the near future albümünden eğlenceli bir şarkı.
Light touch my hand, in a dream of Golden Skans, from now on
You can forget our future plans
Night touch my hand with the turning Golden Skans,
From the night and the light, all plans are golden in your hand
Set sail from sense, bring all her young
Set sail from where we once begun
While we wait, while we wait
A hall of records, or numbers, or spaces still undone
Ruins, or relics, disciples and the young
A hall of records, or numbers, or spaces still undone
Ruins, or relics, disciples and the young
Light touch my hand, in a dream of Golden Skans, from now on
You can forget our future plans
Night touch my hand with the turning Golden Skans,
From the night and the light, all plans are golden in your hand
We sailed from sense, brought all our young
We sailed from where we once begun
While we wait, while we wait
A hall of records, or numbers, or spaces still undone
Ruins, or relics, disciples and the young
A hall of records, or numbers, or spaces still undone
Ruins, or relics, disciples and the young
Light touch my hand, in a dream of Golden Skans, from now on
You can forget our future plans
Night touch my hand with the turning Golden Skans,
From the night and the light, all plans are golden in your hand
Light touch my hand, in a dream of Golden Skans, from now on
You can forget our future plans
Night touch my hand with the turning Golden Skans,
From the night and the light, all plans are golden in your hand...
Light touch my hand, in a dream of Golden Skans, from now on
You can forget our future plans
Night touch my hand with the turning Golden Skans,
From the night and the light, all plans are golden in your hand
Set sail from sense, bring all her young
Set sail from where we once begun
While we wait, while we wait
A hall of records, or numbers, or spaces still undone
Ruins, or relics, disciples and the young
A hall of records, or numbers, or spaces still undone
Ruins, or relics, disciples and the young
Light touch my hand, in a dream of Golden Skans, from now on
You can forget our future plans
Night touch my hand with the turning Golden Skans,
From the night and the light, all plans are golden in your hand
We sailed from sense, brought all our young
We sailed from where we once begun
While we wait, while we wait
A hall of records, or numbers, or spaces still undone
Ruins, or relics, disciples and the young
A hall of records, or numbers, or spaces still undone
Ruins, or relics, disciples and the young
Light touch my hand, in a dream of Golden Skans, from now on
You can forget our future plans
Night touch my hand with the turning Golden Skans,
From the night and the light, all plans are golden in your hand
Light touch my hand, in a dream of Golden Skans, from now on
You can forget our future plans
Night touch my hand with the turning Golden Skans,
From the night and the light, all plans are golden in your hand...
birbirinden bağımsız birçok duyguyu içinde barındıran sezen aksu şarkısı aynı zamanda 2002 çıkışlı albümün de adı.
Hayat zorlaşınca
Çıkmaz sokaklarda soluksuz kalınca
Azalınca manadan
Seyyar sevdalarda parçalanınca
Dil yetmeyince
Göz görmeyince gönül hissetmeyince
Kırılınca camdan kalp
Dönüp yalnızlığa kilitlenince
O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz
O zaman şarkı söylemeli çığlık çığlığa
O zaman yüreğin yükü hafifler belki biraz
O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz
Dert bitmeyince
Bildiğin çektiğine yetmeyince
Düşmanın da kendini yakalayınca
Bi daha kin gütmeyince
Dil yetmeyince
Göz görmeyince gönül hissetmeyince
Kırılınca camdan kalp
Dönüp yalnızlığa kilitlenince
O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz
O zaman şarkı söylemeli çığlık çığlığa
O zaman yüreğin yükü hafifler belki biraz
O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz
Hayat zorlaşınca
Çıkmaz sokaklarda soluksuz kalınca
Azalınca manadan
Seyyar sevdalarda parçalanınca
Dil yetmeyince
Göz görmeyince gönül hissetmeyince
Kırılınca camdan kalp
Dönüp yalnızlığa kilitlenince
O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz
O zaman şarkı söylemeli çığlık çığlığa
O zaman yüreğin yükü hafifler belki biraz
O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz
Dert bitmeyince
Bildiğin çektiğine yetmeyince
Düşmanın da kendini yakalayınca
Bi daha kin gütmeyince
Dil yetmeyince
Göz görmeyince gönül hissetmeyince
Kırılınca camdan kalp
Dönüp yalnızlığa kilitlenince
O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz
O zaman şarkı söylemeli çığlık çığlığa
O zaman yüreğin yükü hafifler belki biraz
O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz
+ sonra baktım kænkæ yandaki jaguar bastı gaza, yanda da kız çığlık çığlığa bağrıyor, bastım gaza, ama görsen kænkæ ambiyans süper...
modelleri kaçılası olandır.
modelleri kaçılası olandır.
serdar ortaç: şeytan diyor ki yanaş şuna, adını anma sataş şuna.
igor: şeytan diyor ki yanaş şuna, adını anmazsa taş şuna.
igor: şeytan diyor ki yanaş şuna, adını anmazsa taş şuna.
sevgiliyi nasıl gördüğünle alakalı bir durumdur.
sevgili denilen şahıs insanın bir yerde en yakın arkadaşı da olmalıdır, bu yüzden lakayt davranmak sorun teşkil etmeyeceği gibi eğer seviliyorsan, lakayt davranışının içten bir şekilde olması daha çok sevilmene de neden olabilir.
sevgili denilen şahıs insanın bir yerde en yakın arkadaşı da olmalıdır, bu yüzden lakayt davranmak sorun teşkil etmeyeceği gibi eğer seviliyorsan, lakayt davranışının içten bir şekilde olması daha çok sevilmene de neden olabilir.